Acıyla gülümser İbrahim'in şiiri. Ne gösteriş, ne riya. Onun şiiri, parıldayan bir diş, buluttan sıyrılan güneş, kabuğu kalkmış yara, bir günahtan arta kalan pişmanlık, dumanı üstünde bir bardak çay, ne varsa yani kendiliğinden ve açık, işte öyle. Onun şiirlerini okurken aniden sesler kesiliyor, ortalığı derin ve hüzünlü bir sükut kaplıyor.
Mustafa Kutlu, Yeni Şafak
İbrahim Tenekeci var, şair. Tenekeci, şiirden uzaklaşmış bir çok insanı şiire döndürebilecek bir kaleme sahip.
Haşmet Babaoğlu, E Edebiyat
"Efendime vermek için/yirmi yedimden gün aldım/yirmi yetimden gül" diyebilen bir adamın elinde, Yenikapıyı’da, has odayı da açabilecek bir anahtar var demektir. Yolu yok: Okuyan bundan böyle takip edecek. Tenekeci’nin şiiri "keyifle okunan" bir şiir değil. Öyleleri, girmenin ve gövermenin pek zahmetsiz olduğu şiir hücre evlerinde bolca var.
Süleyman Çobanoğlu, Dergah Dergisi
"İdeolojiler öldü" yaygarası bizde, adeta köksüzlük, kimliksizlik, bağsızlık, düşünmekten kaçış gibi bir karşılığa tahvil edildi. Sıkıntı duyulmadı, sıkıntı üretilmeye başlandı. Aşık olunmadı, aşkın lafı dolaştı ortalıkta. Ikına sıkına üç beş dize yazan kendini dev aynasında görmeye başladı. Sözcükler anlamlarından koparılarak, tarihi filmlerdeki tahta kılıçlar gibi kullanıldı şiirlerde. İbrahim Tenekeci bu tehlikeye düşmeyen şairlerden biri. Çünkü onun dili, hayatın dili ve şiirleriyle örtüşmüş bir dil.
İbrahim Tenekeci, "ben"in şiirini abartmadan, kalabalıklardan sakınarak, ince bir duyarlılıkla, ilmeği kaçmış hayattan derledikleriyle örüyor. Ben’in şiirini yazmada, son dönem Türk şiirinin en başarılı şairlerinden biri olarak görebiliriz onu.
Arif Ay, Kırklar Dergisi
(Kitapyurdu.com'dan alınmıştır)