Yazara Gore Listeleme

  • fikret başkaya
    metin - İngilizce
    2 Ayrım
    591,81 KB
    Eser Türü: Kitap
  • Fikret Başkaya
    metin - Türkçe
    3 Ayrım
    3,59 MB
    Eser Türü: Kitap
    Gündelik hayatımıza dokunan bir manifesto bu. İçinde yaşadığımız sistemle birlikte kişisel tercihlerimizi de sorgulamamıza yardımcı olan, üretimden tüketime, bireyden topluma, doğadan teknolojiye geniş bir çerçeveyi tartışma olanağı sunan... Nasıl bir ihtiyaçlar hiyerarşisine tabiyiz? "İleri teknoloji" toplumsal ve bireysel olarak bizi ne kadar ilerletti? Geçerli üretim, tüketim ve yaşam tarzı, doğa-toplum metabolizmasını nasıl bozdu? Tarım ve gıda dünyasını kimler rehin aldı? Enerji sorunu ve iklim krizi, insanlığı nereye götürüyor? Bir yıkım ve katliam aracı olarak otomobiller, hayatımızı nasıl kuşattı? Ve çok daha fazlası… Belki de en önemlisi: Başka bir alternatif mümkün mü? Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto, "neyi, nerede, nasıl üretmeli, nasıl tüketmeli, nasıl yaşamalı?" soruları ekseninde, mevcut özel mülkiyet sistemine alternatifi, müştereklere dayanan yeni bir demokrasiyi de tartışıyor. Bu özlü ve etkileyici manifestonun yazarı Fikret Başkaya'nın sözleriyle: "Eğer şeylerin 'gerçeğini' söylemeye niyetliyseniz, o zaman işe yalanı ve ikiyüzlülüğü teşhir ederek başlamanız, alışılmış genel algının dışına çıkmanız, şeyleri adıyla çağırma basiretini ortaya koymanız gerekecektir. Zira, 'ilerleme', 'modernleşme', 'kalkınma', 'büyüme', vb. adına artık insanlığın geleceği riske atılmış bulunuyor! Fakat, tuhaf bir çelişki de söz konusu. Dünyayı bu hale getirenler, kendilerini hâlâ insanlığın ve uygarlığın timsali olarak sunmayı başarıyorlar!" (Tanıtım Bülteninden)
  • Fikret Başkaya
    insan sesi mp3 - Türkçe
    26 Ayrım
    565,74 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Nurdan Sonemel
  • Fikret Başkaya
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    744,50 KB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Tarayan: Suat Kadan
    'Türkiye tarihinin hiçbir aşamasında bir 'aydınlanma dönemi' yaşanmadı. Bunun başlıca iki nedeni vardı: Birincisi, geleneksel hakim sınıflardan bağımsız 'modern sınıflar' sahneye çıkıp, kendi toplumsal projesini dayatmadı. Bizde modern toplumun temel sınıfı olan kapitalist sınıf da devlet serasında yetişti, yetiştirildi. Böylesi bir kapitalist sınıfın, burjuvazi deyin, kimliği ve kişiliği olamazdı. Vesayet altında büyüdü ve vesayet altında kalmaya devam etti, ediyor. 'İkincisi: Cumhuriyetin yarı-sömürge bir imparatorluğun adamları tarafından ve bir darbeyle kurulması, birçok üçüncü dünya ülkesinden farklı olarak, bir anti-sömürgeci, anti-emperyalist bilincin ve mücadele geleneğinin oluşmasını da engelledi. İşte bugün karşı karşıya olduğumuz tablo, bu iki olumsuzluğun diyalektiği olarak tezahhür ediyor. Her şey devlette başlayıp devlette bitiyor. 'Kutsal devlet' dışında hiçbir şeyin yaşamasına izin verilmiyor. Her şey kutsal devleti için yapılıyor ve toplum sınıfları en iyi koşullarda devlet tarafından sahnelenen oyunda figüran olarak kullanılıyor.
  • Fikret Başkaya
    insan sesi mp3 - Türkçe
    27 Ayrım
    339 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Levent Filyos
    "Askeri gelenek ya da kışla bilinci', toplumun kendisi hakkında düşünme yeteneğini dumura uğratmıştır" tezinden yola çıkan bir inceleme.
  • Fikret Başkaya
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    1,39 MB
    Eser Türü: Kitap
  • Fikret Başkaya
    insan sesi mp3 - Türkçe
    6 Ayrım
    251,90 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Narin Alemdar
    Gerçekten Mustafa Kemal ve onun "inkılâplarıyla ilgili olarak yaratılan efsane, yediyüz yıllık Hilâfet ve Saltanat devrinde yaratılmamıştır. İlginç olan bir şey de, hu efsane üreticilerinin, sözde efsaneleri yıkmak, hurafeleri yok etmek amacıyla yola çıkmış olmalarıdır! Topluma rasyonel düşünceyi egemen kılmak amacıyla yola çıkanlar, hiçbir dönemde görülmemiş düzeyde hurafe üretmişlerdir. Putları yıkmak için yola çıkanlar, hiçbir dönemde görülmemiş düzeyde put ürettiler. Cumhuriyet aydını, put üreticiliği ve bekçiliğine koşulmuştu!.. "Sömürü ve baskının bir aracı olan bilim ve teknoloji, hem emperyalist Batı'ya dünyanın zenginliğine el koyma olanağı verdiği için Batılılarca itiraz edilmiyor, hem de azgelişmiş ülkelerdeki işbirlikçi oligarşiler ve onların çevresi sömürüden pay alabiliyorlar. Aldıkları bu pay karşılığında kendi halklarına zulmederek, baskıyı ve devlet terörünü sürekli gündemde tuturak, eski sömürgeciyi yöneticilerin uyguladıkları baskı bile geride bırakıyorlar. Üstelik bunu "ulusallık", "ulusal çıkarlar", "ulusal güvenlik", "birlik bereberlik" gibi kavramların gerisine gizlenerek yapıyorlar. Bu anlamda bir düşünürün dediği gibi: "Hakların kendi kaderlerini tayin hakkı, bu ülkeleri yöneten oligarşilerin kendi haklarını boğazlama hakkına dönüşmüş" bulunuyor."