Yazara Gore Listeleme

  • Gökcan Şahin
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    166,00 KB
    Eser Türü: Kitap
    Zihinlerde yaşanan bir iyilik-kötülük savaşı
  • Gökcan Şahin
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    1004,15 KB
    Eser Türü: Kitap
    "Hiçbir şey göremiyor, hiçbir şey duyamıyor, hiçbir şey hissedemiyordu. Var mıydı, yok muydu, onu dahi anlayamıyordu. Bir şey onu bir yere çekiyordu; ama aşağı mı yukarı mı, içine mi dışına mı, belli değildi. Evrende başıboş dolaşan bilinçli bir nokta gibiydi. Kaybolmuş… Yitmiş…" Kendinizi Haliç'in sularında, kanlar içinde, çırılçıplak ve hiçbir şey hatırlamıyorken bulsanız ne hissederdiniz? Peki olağanüstü bir fizik gücünüz olduğunu bildiğiniz halde bunun kaynağından bihaber olmak zor gelir miydi? Belki uzaylıydınız, belki bir deneyden firar eden bir mutant, belki de başka bir şey... Ya sizin gibiler kötüler tarafında da varsa? Ve dünyayı yaşanmaz bir hale getirebilecek kudrete sahiplerse? Onları durdurmak için ne yapardınız? Acımasız olmanız gerekirdi, değil mi? Acımasız...
  • Gökcan Şahin
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    74,85 KB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Tarayan - Kitapsevenler
    SIFIR'ın yeni bölümünün okuyucuyla buluşma vakti geldi çattı. Birazdan büyük bir keyifle okumaya başlayacağınız Çıkış Yok; sizin için giyindi, süslendi ve sizi mümkün olan en ihtişamlı haliyle karşılamak için heyecanla bekliyor. Oyun Bitti'nin sonsözünde değindiğim 'farklı tatlar' konusundan biraz daha geniş bahsetmek istiyorum. SIFIR üç bölümü devirmiş durumda, bildiğiniz gibi. Ve fark ettiyseniz, hiçbir bölümün bir öncekine benzememesine azami dikkat gösteriyoruz. Komplo, dizinin girişiydi. Aylar boyu takip edeceğimiz karakterlerle tanışıyor, soluk kesici bir gizem silsilesine adım atıyorduk. Gizemi ifşa edip komplonun sırrını çözmek için attıkları her adım, görünmez bir el tarafından kolayca önleniyordu. Geçmişin gölgeleri peşlerinde dolanırken, ölümler, yıkımlar ve gözyaşları eşliğinde etkileyici bir kısa roman okuduk... Oyun Bitti, ilk bölümde kurulan Birim Sıfır'ın ilk macerasını içeriyordu. Gizem Kızıl başta olmak üzere, ileride de göreceğimiz pek çok yeni karakteri tanıyor, sert ve bir o kadar 'yoğun' bir mücadeleyi takip ediyorduk. İnsanlıktan çıkmış bir katili durdurmak için gösterilen çabalar sonunda meyvesini veriyor ve en azından bir süreliğine cinayetler durduruluyordu... Anlayacağınız, iki bölüm de birbirinden ciddi anlamda farklıydı. Belli bir kalıbı izlememiş, değişkenliği tarz bellemiştik; dolayısıyla, kaleme alınan her bölüm, bir öncekinden izler taşısa da, bir o kadar 'başka'ydı. Şimdi sıra geldi üçüncü bölüm Çıkış Yok'a ve Birim Sıfır'ın başa çıkmak için canını dişine takacağı yeni 'gizem soslu serüven'e. Evet, bu bölüm de 'başka'. Dostum ve ortağım Gökcan, Çıkış Yok'un ilk yarısı için farklı bir tarz denedi. Ben oldukça keyif aldım, sizin de alacağınızı umuyorum. Bu tarz hakkında kısaca bilgi verirsem... Hepimizin alışık olduğu üzere, karakterlerin araba yolculukları veya oturup yemek yedikleri vakitler, eğer bir aksiyon veya gerilim yaşanmayacaksa ya da ana olayla ilgili önemli bir bilgi açığa çıkmayacaksa, kısaca geçilir.(önsözden)
  • Gökcan Şahin
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    32,85 KB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Tarayan: Kitap Sevenler
    Buzul Dünya okurlarına bir kez daha selamlar^ Kırılım adlı fantastik serimin ikinci öyküsü Şeytan Avcısı'na hoş geldiniz. Eğer ilk öyküyü okumadıysanız, şimdilik bu dosyayı kapatıp Şeytan Diyor Ki'yi okumanızı öneririm. Bu serüven aslen bir Serkan Koroğlu serüveni ve önce onu tanımanızı tavsiye ederim. Hatırlarsanız ilk öyküde, bir trafik kazasında sakat kalan genç bir adamı tanıdık. Kaza onun ruhunu almamış ama ona tuhaf bir yetenek vermişti: Bazı insanların omuzlarında yaşayan ve onları kötülüğe sevk eden minik yaratıkları görmek. Serkan ne yapacağını bilemez hâlde, sadece mahkûm olduğu balkondan olanları seyrederken o küçük şeytanlar annesine de musallat olmuştu. Ama annesinin iradesi ve Serkan'ın gücüyle şeytan alt edilebilmişti. Şimdi başka bir karakterin gözünden başka bir 'küçük şeytanlar' öyküsü okuyacaksınız. Uzman bir doktor olan Tuncay Erdağlı'nın iblislerle yapacağı mücadelenin okura hem gerilimli hem de keyifli dakikalar sunacağına inanıyorum. Hastaneleri ve hastaneyle alakalı herhangi bir şeyi sevmem. Sırf 'hastalık' kelimesi bile benim için büyük ölçüde bir 'korku' unsurudur. Öcülerden, yaratıklardan, vampirlerden, hayaletlerden çok, insana pençesini geçirdi mi kolay kolay bırakmayan, adeta süründüren, hayattan alınan zevki minimuma düşüren 'hastalık' kavramı ödümü patlatıyor. Çocukluğumdan beri çokça sıkı fıkı olduğumdan belki de_ Hastane ortamında geçen veya bir doktorun başkahraman olduğu bir öyküm yoktu Şeytan Avcısı'na kadar. (Ondan sonra da olmadı.) Belki de bu bilinçaltındaki korkum, öyle bir şey anlatmama izin vermiyordu. Ama bu kez yenmek zorundaydım ve yendiğimi düşünüyorum. Şimdi sizi bir beyin tümörü canavarının korkusunu iliklerinizde hissettirecek öykümle baş başa bırakıyorum. îyi okumalar. Üçüncü bölümde görüşmek dileğiyle.(önsöz)