Yazara Gore Listeleme

  • George Ritzer
    insan sesi mp3 - Türkçe
    50 Ayrım
    1629,21 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Bircan Gündoğdu
    Baba, işyerinde kredi kartı borçlarının faizlerini ödemek için çalışırken anne evde televizyon karşısına geçmiş alışveriş kanalını izlemektedir. Evin oğlu, arka odada, sanal üniversitede günün derslerini bitirmiş, sanal alışveriş sitelerinde sörf yapmaktadır. “Hafta sonu tatilimizi nerede geçireceğiz anne?” diye sesle-nir. “Şehir dışındaki büyük alışveriş merkezine gideriz. Sen spor mağazasında yapay kaya tırmanışı yaparken biz de babanla dükkânlara girip çıkar, akvaryum bölümünü gezeriz; sonra da yağmur ormanları konseptli restoranda buluşup bir şeyler atıştırırız” cevabıyla tatmin olarak, yeni çıkan CD'yi sanal alışveriş listesine ekler. Hiper tüketim ve simülasyon çağında yaşıyoruz. Yalnızca eğlendirici olmak için birbiriyle yarışan devasa büyüklükteki alışveriş merkezleriyle çevrelenmek-le kalmadık; müzeler, parklar, üniversiteler, stadyumlar, havaalanları ve garlar da içlerindeki mağazalar, alışveriş standları, fast-food restoranlarıyla birer eğ-lence ve alışveriş merkezine dönüştü. Tüketim bizi canevimizden vurdu: Tica-ret bilgisayar, televizyon, internet ve telefon aracılığıyla yatak odalarımıza ka-dar girdi. Başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok yerinde aynı ürünleri su-nan mağaza zincirlerinden alışveriş ediyor; New York ya da Moskova'dakiyle aynı lezzetteki hamburgerleri yiyor, hatta aynı yüz ifadesini takınan kasiyerler-den aynı sözleri işitiyoruz Tüketim katedralleri gösteri toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Her şeyin simüle edildiği sanal ortamlarda hem alışveriş ediyor, hem eğleniyor, hem de yemek yiyoruz. Baudrillard'ın dediği gibi, her şey iç içe geçti, sınırlar yok oldu; eğlence, alışveriş, spor, eğitim dev bir gösteriye dönüştü. Ritzer, Toplumun McDonaldlaştırılması'nda modern akılcılaşma sürecinin yaşamlarımıza dayattığı tekdüzeliği gözler önüne seriyordu: McYemek, McYatak, McDoktorlar, McOto tamircileriyle montaj hattına benzeyen bir McToplum. Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek'te ise, tüketim araçlarını elinde bulunduranların, sonsuz bir tüketimi körükleyebilmek için, dünyayı “eğlenceli” kılarak nasıl yeniden büyülediklerini araştırıyor. Bunu yaparken Marx'tan üretim araçları; Weber'den akılcılaştırma, büyüleme ve büyünün bozulması; Baudril-lard'dan simülasyon kavramlarını eksen alıyor. Görünen o ki, tüketim çılgınlığı durulmak bilmeyecek; peki biz Amerikanlaşmaya dur deyip doğaya, zaman ve mekânın sıkıştırmadığı ilişkilere, sahiciliğe yüzümüzü dönebilecek miyiz?
  • George Ritzer
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    1,14 MB
    Eser Türü: Kitap
    McDonald’s nedir? Basit, işlevsel, modüler yiyecekler; parlak renklerle düzenlenmiş, ışıltılı mekânlar; birörnek giysili, genç, neşeli çalışanlar; mama sandalyesine kadar her türlü ayrıntının düşünüldüğü tertemiz aile ortamları... “fast-food”un adı haline gelmiş bir ticari marka... Amerikalı toplum kuramcısı George Ritzer, bu ilginç çalışmasında, McDonald’s teriminin bunlardan ibaret olmadığını yalın ve çarpıcı bir üslupla gösteriyor bize. McDonald’s, toplama kampı modelinden ilham alarak bütün dünyayı “akılcılığın demir kafesi” içine hapseden toplumsal, ekonomik, kültürel bir sistemin adı. McDoktorlar’dan McÜniversiteler’e, McGazete ve McEğlence’ye kadar insan yaşamının bütün alanlarını yutmakta olan bir kafes. Toplumun McDonaldlaştırılması kavramının temsil ettiği akılcılaşma süreci, modern yaşamın ihtiyaçlarına hızlı ve etkili yanıtlar sağlayan dört temel unsura dayanır: Verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim. Akılcılaşma tüm yaşam alanlarına hâkim olmakla kalmaz, yaşamın öncesine ve sonrasına da el atar: McDoğumlar ve McCenazeler, hep bu elden çıkmadır. Ancak akılcılaşma ister istemez kendi içinde akıldışılığı barındırmaktadır ve bu da insansızlaşmayı, insanlıktan çıkmayı getirir: Standart ebat ve lezzetteki patateslerin ardında korkunç bir çevre tahribatı; parlak renklerle döşenmiş bol ışıklı yemek salonlarının gerisindeki mutfakta muazzam bir emek sömürüsü; ekonomik, pratik, öngörülemezliğin tehlikelerinden uzak aile sofralarında “benliğin sınırlandığı, duyguların denetlendiği, ruhun boyun eğdiği” bir dünya vardır.Yer yer sosyolojik inceleme değil kara ütopya hissi veren Toplumun McDonaldlaştırılması’nda Ritzer, teknolojiyi külliyen dışlamadan, nostaljik duygusallıklara kendini kaptırmadan, modern topluma sağlam bir eleştiri getiriyor. Kötümser ama paniğe kapılmıyor: Bu yoldan dönüş olduğuna inanmasa bile, McDonaldlaştırılmış toplumdan rahatsızlık duyanlar için pratik önlemler sunuyor. Belki de ürünlerin üstüne, yazarın önerdiği gibi bir uyarı yazısı koyarak başlanabilir işe: “DİKKAT!” Gündelik hayatın “tuzaklarına” düşmek istemeyenlere.
  • George Ritzer
    insan sesi mp3 - Türkçe
    28 Ayrım
    755,58 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Aysun Sağdıç
    McDonald’s nedir? Basit, işlevsel, modüler yiyecekler; parlak renklerle düzenlenmiş, ışıltılı mekânlar; birörnek giysili, genç, neşeli çalışanlar; mama sandalyesine kadar her türlü ayrıntının düşünüldüğü tertemiz aile ortamları... “fast-food”un adı haline gelmiş bir ticari marka... Amerikalı toplum kuramcısı George Ritzer, bu ilginç çalışmasında, McDonald’s teriminin bunlardan ibaret olmadığını yalın ve çarpıcı bir üslupla gösteriyor bize. McDonald’s, toplama kampı modelinden ilham alarak bütün dünyayı “akılcılığın demir kafesi” içine hapseden toplumsal, ekonomik, kültürel bir sistemin adı. McDoktorlar’dan McÜniversiteler’e, McGazete ve McEğlence’ye kadar insan yaşamının bütün alanlarını yutmakta olan bir kafes. Toplumun McDonaldlaştırılması kavramının temsil ettiği akılcılaşma süreci, modern yaşamın ihtiyaçlarına hızlı ve etkili yanıtlar sağlayan dört temel unsura dayanır: Verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim. Akılcılaşma tüm yaşam alanlarına hâkim olmakla kalmaz, yaşamın öncesine ve sonrasına da el atar: McDoğumlar ve McCenazeler, hep bu elden çıkmadır. Ancak akılcılaşma ister istemez kendi içinde akıldışılığı barındırmaktadır ve bu da insansızlaşmayı, insanlıktan çıkmayı getirir: Standart ebat ve lezzetteki patateslerin ardında korkunç bir çevre tahribatı; parlak renklerle döşenmiş bol ışıklı yemek salonlarının gerisindeki mutfakta muazzam bir emek sömürüsü; ekonomik, pratik, öngörülemezliğin tehlikelerinden uzak aile sofralarında “benliğin sınırlandığı, duyguların denetlendiği, ruhun boyun eğdiği” bir dünya vardır.Yer yer sosyolojik inceleme değil kara ütopya hissi veren Toplumun McDonaldlaştırılması’nda Ritzer, teknolojiyi külliyen dışlamadan, nostaljik duygusallıklara kendini kaptırmadan, modern topluma sağlam bir eleştiri getiriyor. Kötümser ama paniğe kapılmıyor: Bu yoldan dönüş olduğuna inanmasa bile, McDonaldlaştırılmış toplumdan rahatsızlık duyanlar için pratik önlemler sunuyor. Belki de ürünlerin üstüne, yazarın önerdiği gibi bir uyarı yazısı koyarak başlanabilir işe: “DİKKAT!” Gündelik hayatın “tuzaklarına” düşmek istemeyenlere...