Yazara Gore Listeleme

  • Neil Postman
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    483,30 KB
    Eser Türü: Kitap
    Biyolojik açıdan, herhangi bir kültürün kendisini yeniden üretme gereksinimini unutacağı düşünlemez. Ama, toplumsal açıdan, bir kültürün çocukluk tasarımını taşımaksızın varolması olanaklıdır. Bebekliğin tersine çocukluk, biyolojik bir kategori değil, toplumsal bir kurgudur. Çocukluk tasarımı Rönesans'ın büyük icatlarından biridir. Bilim, ulus devlet ve dinsel özgürlük ile birlikte, hem toplumsal bir yapı hem de psikolojik bir koşul olarak çocukluk, onaltıncı yüzyılda ortaya çıkmış, günümüze dek inceltilip geliştirilmiştir. Ama tüm toplumsal kurgular gibi çocukluğun süren varlığı da kaçınılmaz değildir. Çocukluğun Yokoluşu çocukluk tasarımının göz kamaştırıcı bir hızla yittiği gözlemlerinden yola çıkarak, iletişim araçlarının toplumsallaşma sürecini nasıl yarattığını, elektronik araçlarınsa onu nasıl yokettiğini soruşturuyor.
  • Neil Postman
    metin - Türkçe
    3 Ayrım
    15,73 MB
    Eser Türü: Kitap
    Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarla tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimimiz, ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. "Eğlenceli", "renkli" bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları, toplum kıyısında yaşayanlar bütün "giz"leriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık. "Reality show"larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu, reklam alabileceklerini öğrendik. Kapitalizmin en temel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini, iğrençleştirdiğini gördük. Duygularımız, tepkilerimiz, duyarlılıklarımız törpülendi... Postman bizi, duygularımızı ehlileştiren renklerin ötesine, eğlendiğimiz şeyin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor. DÜŞÜNMEYE! O kadar! Yeter çünkü!
  • Neil Postman
    insan sesi mp3 - Türkçe
    33 Ayrım
    487 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Hatice Banu Dikel
    Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarla tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimimiz, ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. "Eğlenceli", "renkli" bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları, toplum kıyısında yaşayanlar bütün "giz"leriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık. "Reality show"larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu, reklam alabileceklerini öğrendik. Kapitalizmin en temel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini, iğrençleştirdiğini gördük. Duygularımız, tepkilerimiz, duyarlılıklarımız törpülendi... Postman bizi, duygularımızı ehlileştiren renklerin ötesine, eğlendiğimiz şeyin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor. DÜŞÜNMEYE! O kadar! Yeter çünkü!