Aydın (Bilginer) emekli bir oyuncudur; aktörlüğü bıraktıktan sonra Orta Anadolu'da kendi halinde küçük bir otelde çalışarak günlerini geçirir. Hayatında ise iki kadın vardır: Kendisine her anlamda uzak ve soğuk olan genç karısı Nihal (Sözen) ve boşanmış olan kız kardeşi Necla (Akbağ). Aydın tiyatroculuktan emekli olduktan sonra, babasından kalan mülkü idare etmek üzere eşi ve ablasıyla birlikte Kapadokya'daki otele yerleşmiştir. Kapadokya'daki otelde Aydın'ın hayatı etrafında olup bitenlerlele lgili hiçbir sorumluluk taşıma gereği hissetmediği için çok durağandır. Filmin hikayesi Aydın'ın gerçekle arasındaki mesafeyi kapatıp kapatamayacağı sorununun etrafında şekillenir.
Film, "entelektüel" üzerine odaklanmıştır ve hikayedeki diğer karakterler "entelektüel"in durumunu netleştirme işlevini üstlenmiştir. Filmde "entelektüel"in temsilcisi olarak yer alan Aydın'ın en büyük sorunu "tembellik" olarak görünmektedir. Ablası Necla ile diyaloglarında Necla'nın acımasızca belirttiği gibi Aydın sorumluluk almaktan, kendisiyle gerçek anlamda yüzleşmekten korkan ve kaçan bir kişidir. Bu eleştirileri yapan Necla da Aydın'ın sert eleştirilerine maruz kalır: tek yaptığı küsmek, şikayet etmek ve küçümsemektir. Bu iki tip başkalarının çelişkilerini görmekte çok başarılı ama kendilerini tanımakta bir o kadar cahildirler. Aydın'ın genç karısı ise bu döngüyü kırmak için tavır alan tek kişi gibi görünmektedir. Aydın ve Nihal'in diyaloglarında gördüğümüz şey ise Aydın'ın ise Nihal'i bilgi, yaş, tecrübe gibi avantajlarını kullanarak sindirme çabası, buna karşılık Nihal'in Aydın'dan bıkmış olduğudur. Bu üç kişi, yan karakterlerden biri olan Suavi (Tamer Levent) ile birlkte "üst sınıf"ın temsilcileridir. Filmde alt sınıfın temsilcileri ise Aydın'ın, oteldeki işlerin ve Kapadokya'daki mülklerin idaresini bıraktığı Hidayet (Ayberk Pekcan); Aydın'ın kiracısı olan İmam Hamdi (Serhat Kılıç) ve ailesidir. Hidayet ve İmam arasındaki ilişki, Aydın'ın sorumluluklarından kaçmasının maliyetini gözler önüne sermektedir. Aydın'ın ve Necla'nın çelişkileri, farkında olmadıkları bencillik ve ikiyüzlülükleri filmde oldukça rafine detaylarla, incelikle işlenmiştir.
Kış Uykusu'nun Nuri Bilge Ceylan'ın diğer filmlerinden daha çok gişe hasılatı elde etmesinin sebebi, filmin hikayesini son derece dürüstçe, açık yüreklilikle ve zekaya hitep eden inceliklerle anlatmış olması gibi görünmektedir. Film, içerdiği ciddi bir sınıf eleştirisi, kara komedi detayları ve portre çalışmaları ile Türk sinemasının çıtasını oldukça yükseğe taşımaktadır. Kış Uykusu, sınıfsal eleştirinin saldırmadan, karikatürize etmeden, düşmanlık üretmeden veya kahraman yaratmadan da başarılabileceğini göstermesiyle dünya sinema diline yeni bir soluk getirmiştir.