Eserlere Göre Listeleme

Toplam 2091 sonuçtan 1021 - 1030 arası görüntüleniyor.
  • Canan Tan
    insan sesi mp3 - Türkçe
    21 Ayrım
    441,12 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Derin Özkul
    “Canan Tan’ın yazdıkları hepimizin başından geçen veya geçecek konulara eğiliyor. Hiç kuşkusuz bu konular arasında en önemlisi, en etkini aşk. Bu aşkların gücü insanların günlük psikolojilerini de etkiliyor ama bu psikolojilerden oluşan birikim de bir hayatı özetliyor. Kadın özgürlüğü, işlediği konulardan biri. Ama aşk gelince kadın kahramanlar kadar erkek kahramanlar da sayfalarına giriyor. Sözünü ettiğim özgürlük, kadının toplum içinde birey olarak varlığı onun ana temalarından biri. Örneğin Piraye; Yüreğim Seni Çok Sevdi… Bunları düşünürken de Ahmet Muhip Dranas’ın dizeleri aklıma düşüyor: ‘Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir kâğıtlarda yarım bırakılmış şiir.’ Ama sadece kadın kahramanlarından söz etmeyelim, Issız Erkekler Korosu’nu okuduğumuzda sadece bir cinse dair romanlar okumadığımızı görüyoruz. Kısacası Canan Tan’ın kitaplarında var olan, hayatın kendisi. Bu da bir yazarı okumak için sanıyorum ki yeterli bir nedendir." (Tanıtım Bülteninden)
  • Ülker Köksal
    insan sesi mp3 - Türkçe
    6 Ayrım
    99,25 MB
    Eser Türü: Tiyatro
    Seslendiren: Beyhan Saran, Sungun Babacan
    Önce Sevgi, dünyada hiçbir şeyin sevgiden önemli olmadığını, anne-kız ilişkisi çerçevesinde anlatan bir sevgi ve mutluluktur.
  • Suna Tanaltay
    insan sesi mp3 - Türkçe
    5 Ayrım
    22 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Fügen İnce
    Eğitimde sevginin önemi.
  • Suna Tanaltay
    insan sesi mp3 - Türkçe
    8 Ayrım
    254 MB
    Eser Türü: Kitap
  • Pierre Bayard
    insan sesi mp3 - Türkçe
    15 Ayrım
    303,11 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Hacer Özbakır
    Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz? ile tanıdığımız Pierre Bayard’ın “bir yazarın, kendisinden sonra gelen, gelecekteki bir yazardan esinlenmesi, aşırması, giderek intihali paradoksu” olarak tanımladığı “önceden intihal” kavramı, intihal tartışmalarını bir adım ileri götürecek zekice bir hamle, okuru tuzağa düşürmenin çok zekice bir yolu. Bayard bu paradoksun izini sürerken, okur da yavaş yavaş bu saçmasapan öneriyi benimsemeye, çarpıcı örnekler karşısında neredeyse ikna olmaya başlıyor, edebiyat tarihi de Voltaire’den Laurence Sterne’e, Kafka’dan Proust’a uzanan bir intihal ormanına dönüşüyor. Önceden İntihal önce kafa karıştırıyor, ardından birtakım soruların belirmesine yol açıyor: Sonradan yazılmış yapıtın, önceki yapıtla ilişkisini tersine çevirerek, pek çok yazarın önceden söylemiş olduğu sözü yineliyor: edebiyatta her yeni (daha doğrusu her iyi) yapıt kendi öncellerini yaratır, onları okuma biçimimizi kökten değiştirir, (şimdilik) kendisiyle sonlanan bir şecere oluşturur, yeni bir hat çizer. Çok güçlü örneklerde, selefini intihal yapmış gibi gösterecek kadar. Bayard, her zamanki hınzır yaklaşımıyla, konuyu son derece ciddi bir kuramsal araştırma kisvesi altında ele alırken, aslında asık suratlı edebiyat tarihiyle, karşılaştırmalı edebiyatın aşırı ciddiyetiyle de dalga geçiyor; metinlerarası göndermelerin aşırıyorumlanmasının nerelere varabileceğini, eleştiri mekanizmasının çaresiz kaldığı açmazları, okurun belleğinin tuhaf işleyiş mekanizmasının nasıl çağrışımsal anlamlar üretebileceğini ve sonuç olarak, her metnin kaçınılmaz olarak bir noktadan sonra intihalle (ya da önceden intihalle ve hatta kendinden intihalle) suçlanabileceğini gösteriyor.
  • Ömer F.oyal
    insan sesi mp3 - Türkçe
    15 Ayrım
    603,36 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: BELGİN MERDİVENCİ
    Yazıları, “Sürgün Ruhun Rüya Defteri”(2006) ve “Gecelerin En Güzeli”(2007) romanlarıyla tanıdığımız “Önceki Çağın Akşamüstü” romanında devrimler ve yenilgilerle dolu bir yüzyılın düşlerini canlandırıyor. Çin ve Almanya, Rusya ve Arjantin gibi özgürlük türkülerinin yüksek sesle söylendiği ülkelerde dolaşan, yeni bir dünya arayanların dramını Türkiye devrimci mücadelesinin yakın dönem aktörlerinin trajedisiyle birleştiren, hüzünlü ve sevimli bir hikaye bu. Büyük acılara, hep yüksek bedellere mal olmuş devrimci yaşamı incelikle ama naifliğe düşmeden, içeriden eleştirel bir tonla ama nihayet devrimi ve daha önemlisi hayatı savunarak kaleme almış Oyal. Devrimci olmanın görece kolay, devrimci kalmanın nasıl da zor olduğunu bir iç hesaplaşma sürecinde izliyoruz: Anlıyoruz ki vicdan, bir devrimcinin asla teslim etmemesi gereken şeyidir ve her türden zorluk içinde bile gülebiliyorsak umut var demektir. Devrim, işte böyle sevilmelidir… “Önceki Çağın Akşamüstü” gündelik politika pratiklerinin, açmazlarının, insani sıkıntılarının ve dertlerinin egemenlerin yüzeysel eleştirilerinin dilini kullanmadan da işlenebileceğinin güzel bir örneği.
  • Umberto Eco
    insan sesi mp3 - Türkçe
    54 Ayrım
    943,33 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Elvan Soydaş
    "Önceki Günün Adası", batan bir gemiden kurtulup bir başka gemide "karaya" çıkan "Roberto de la Grive"in öyküsü. On yedinci yüzyılda geçen bu öykü, Roberto'nun sevdiği kadına yazdığı mektuplar ve gemide tuttuğu notlarla ulaşıyor bize. Roberto'nun ıssız gemide geçirdiği günler boyunca eski yaşantısıyla ilgili anımsamaları, bir dönemin siyaset, sevgi, bilim, toplum yaşantılarını yeniden kurarak, tarih, toplum, insan ilişkilerini değerlendirmemizi sağlıyor. Üç aşamalı bir anlatı piramidiyle (Yazar / Roberto / Roberto'nun mektuplarını yorumlayan Anlatıcı) bize ulaşan öykü, bir yandan gizemli izler bırakarak sürekli Roberto'dan kaçan bir Davetsiz Konuk'un varlığıyla gerilim kazanırken, bir yandan da hem birinci elden tarihsel anlara ve mekanlara ulaşabiliyor, hem de Anlatıcı kanalıyla on yedinci yüzyılla yirminci yüzyıl arasında karşılıklı bakış açıları oluşturuyor. Daha önce Can Yayınları arasında çıkan "Gülün Adı" ve "Foucault'nun Sarkacı" adlı romanlarından tanıdığımız Umberto Eco'nun imgeler / sözcüklerle ve her zamanki ustalığıyla yarattığı dünyaları değerlendirmek, tadına doyulmaz bir okuma zevki.
  • Umberto Eco
    metin - Türkçe
    4 Ayrım
    4,13 MB
    Eser Türü: Kitap
    "Önceki Günün Adası", batan bir gemiden kurtulup bir başka gemide "karaya" çıkan "Roberto de la Grive"in öyküsü. On yedinci yüzyılda geçen bu öykü, Roberto'nun sevdiği kadına yazdığı mektuplar ve gemide tuttuğu notlarla ulaşıyor bize. Roberto'nun ıssız gemide geçirdiği günler boyunca eski yaşantısıyla ilgili anımsamaları, bir dönemin siyaset, sevgi, bilim, toplum yaşantılarını yeniden kurarak, tarih, toplum, insan ilişkilerini değerlendirmemizi sağlıyor. Üç aşamalı bir anlatı piramidiyle (Yazar / Roberto / Roberto'nun mektuplarını yorumlayan Anlatıcı) bize ulaşan öykü, bir yandan gizemli izler bırakarak sürekli Roberto'dan kaçan bir Davetsiz Konuk'un varlığıyla gerilim kazanırken, bir yandan da hem birinci elden tarihsel anlara ve mekanlara ulaşabiliyor, hem de Anlatıcı kanalıyla on yedinci yüzyılla yirminci yüzyıl arasında karşılıklı bakış açıları oluşturuyor. Daha önce Can Yayınları arasında çıkan "Gülün Adı" ve "Foucault'nun Sarkacı" adlı romanlarından tanıdığımız Umberto Eco'nun imgeler / sözcüklerle ve her zamanki ustalığıyla yarattığı dünyaları değerlendirmek, tadına doyulmaz bir okuma zevki.
  • Buket uzuner
    insan sesi mp3 - Türkçe
    1 Ayrım
    20,08 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Özden Ayyıldız
    Bu öykü, yazarın 'Ayın En Çıplak Günü' adlı eserinden alınmıştır. DenizBank Öyküler Sesleniyor 2
  • Erol Bilbilik
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    587,93 KB
    Eser Türü: Kitap
    1965'te genel seçimler olmuş, ondan önce de 1961'de her türlü özgürlükleri güvence altına alan yepyeni bir anayasa yapılmıştı. Daha sonra AP iktidarının başbakanı Süleyman Demirel, bu anayasanın bol geldiğini ve terziye gönderip sağını solunu kestirmek gerektiğini meydanlarda, kamuoyu önünde açıkça söylemiştir. 1960 ihtilâlinden sonra gelen hürriyet ortamında yetişmiş toplum katmanları bu anayasanın bu şekilde değerlendirilmesi ve fiilen de önünün kesilmesi çalışmalarını hiçbir biçimde onaylamıyordu. Bu da toplumsal muhalefetin her katmanda güçlenmesi ve derinleşmesine yol açtı. O özgürlük ortamından 1969'a geldik. 1968 öğrenci hareketleri başlamış. Bu hareketler hızla dünyaya yayılmış, Türkiye'de de etkili olmaya başlamıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç gayet net olarak, "Bu toplumsal olaylar ekonomik olayların çok ilerisine gitmiştir. Ekonomi bunun çok gerisinde kaldı" dedi. Burada toplumsal bir patlama meydana gelebileceği endişesi doğmuştu. Dolayısıyla bu sosyal gelişmenin önünün kesilmesi gerektiği düşüncesi orduya hâkim olmuştu. ABD de, bu düşünceyi daha fazla güçlendirecek tüm eylemlerde bulunmaya başladı. 12 Mart 1971'e gelindiğinde ordu içinde ve dışında sivil-asker ya da asker-sivil bir sürü cuntalar oluştu. Öncesi ve Sonrasıyla 9 Mart-12 Mart Süreci bir döneme ışık tutuyor. Özellikle 9 Mart'ın ne olduğunu ve 12 Mart'ın perde arkasını olayları birebir yaşamış Erol Bilbilik anlatıyor. (Tanıtım Bülteninden)

Sayfalar