Eserlere Göre Listeleme

O büyük Allah dostu hayatı ve eserleriyle topluma ışık tutmuş ve nice sâlih insanlar yetiştirmiştir. O, gizli bir dolunay gibi mahfiyyet içerisinde ya¬şamış, Kur’ân ve Sünnet çizgisinde irşadlarına devam ederek binlerce kâmil, olgun insanın yetişmesine vesile olmuştur. Haliyle (yaşayışıyla) ve kâliyle (sözleriyle) talebelerine en güzel örnek olan bu Allah dostu evvela gönüllere sevgi tohumları ekerek İslâm kardeşliğini kuvvetlendirmeye çalışmıştır. Muhterem Üstaz Mahmud Sâmi Ramazanoğlu kuddise sirruh hazretleri de son devrin yetiştirdiği böyle büyük bir Allah dostudur.

Allah’a hamd, Peygamber-i Zîşân Efendimize salat, âline, ashâbına ve yolunca gidenlere selâm ederiz. Yüce Rabbimiz, peygamber ve vârislerini insanlığın mutluluğu için göndermiştir. Muhterem Üstaz Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu kuddise sirruh hazretleri son devrin yetiştirdiği büyük bir Allah dostudur. Bütün ömrü boyunca insanlığın huzur ve mutluluğu için gayret etmiş pek çok sâlih insan yetiştirmiştir. Büyük tarihi hâdiselere şâhid olmuş Osmanlı ile Cumhuriyet dönemi arasında köprü vazifesi görmüştür. O büyük veliyi tanımak ve tanıtmak konusunda Altınoluk dergisinde yayınlanan bir makalesinde muhterem Ali Hüsrevoğlu bey şöyle diyor: “Bir Allah dostunun önce kendi toplumu tarafından anlaşılması, sonra gelecek nesiller tarafından tanınması bir müslümanlık borcudur. Muhterem Üstazımız ve bize bugünleri hazırlayan diğer büyüklerimizin, âlimlerimizin hayatları ve hizmetleri hakkında bir şey bilen, ne kadar biliyorsa bunları bir vesile ile nakletmeli, yazabiliyorsa yazmalı, ve basılabilecek hale getirilip bütün ümmete ulaştırılmalıdır. Çünkü bu yaşadığımız bahar, korkunç kasırgalar ve fırtınalarla geçmiş bir kıştan sonra gelmiş ve bugünlere kolay ulaşmamıştır. Bu baharı getirenleri bütün yönleriyle tanımak ve tanıtmak şu hadis-i kudsîye göre tanıyanların üzerine bir borçtur: “Kim benim bir dostumun kıymetini bilmezse ona harb ilan ederim.” İnsan bilmediği, tanımadığı bir kimsenin kıymetini nasıl idrak edebilir?” İşte bu noktadan hareketle o büyük Allah dostu ile ilgili elimize ulaşan yeni hâtıralar bir sohbet üslûbunda derlendi. Okunması kolay olsun diye kısa kısa cümlelerle anlatılarak bir hâtıra şeklinde bir araya getirildi. O büyük Allah dostunun ince edeb, nezâket, zerâfet, tevâzu ve ahlâkını gösteren hâtıraları, zevkle okuyacaksınız... Onun yetiştirdiği kâmil insanları kendi dilinden yakınen tanıyacaksınız. Şu aziz vatanın en karanlık günlerinde, yarınlar için en küçük bir ümidsizliğe kapılmadan Allah yolundaki hizmetlerine devam eden bu yüce ruhlu engin ufuklu, derya gönüllü Allah dostunun edebine, ahlâkına ve gayretine hayran olacaksınız. Hâtıralar/3 adıyla neşredilen bu kitabın, son devrin büyük velîsi Muhterem Üstaz Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu kuddise sirruh hazretlerinin özellik ve güzelliklerinin bütün müslümanlar tarafından anlaşılmasına vesîle olmasını Allah Teâla ve Tekaddes hazretlerinden niyaz ederiz. Kalbleri uyandıran Allah’dır.

...Sizin de malimaliniz olaraktan arzettiğiniz gibi ben üç sınıflı koy mettebinden çıktıktan sonra, Hamzaağa, kızı Binnez’i bana vermeyincek, ben de koye kahredip gurbete çıkmıştım. Vatanî vazifemi ifa için eskere gittiğimde, son derecedeki çalışkanlığım göze bataraktan onbaşı ürütbesine kadar terfi ettiğim gibi böyük bi haksızlığa kurban giderekten çavış terfiyesini bana taktırmayarak hakkımı yediler. İşte o zamandanberidir ki ruhumda haksızlığa karşı isyan taşımakta olup, içimde muhaliflik damarları kabarmış bulunuyordu.

Ben burada Jacques Derrida'nın düşünce sisteminin ne olduğunu değil, çalışmalarını okuduktan sonra bu sistemin ne olabileceğini, anladığım kadarıyla, dile getirmek istiyorum. Derrida, klasik üçücün dünya ülkesinden çıkmış, birçok deneme yanılmalarından sonra (kendisi değişik okullarda başarısız olduğundan dolayı diğer alanlara, örneğin, futbol oynamaya özenmiş) entelektüel dünyaya girmekte başarı göstermiş ve düşün problemi olan bir kişidir. Bu entelektüel dünyaya girişinde almış olduğu Fransız eğitiminin oldukça etkin olduğu görülür. Düşünce olarak Rousseau, Gide, Nietzsche, Valery ve Camus gibi filozofların, yöntem olarak da XX. Yüzyılın başlarında genelde insan bilimlerinde özelde İsviçreli dilbilimci Ferdinand ve Saussure'ün etkisinde kaldığı görülmektedir.