Halk Plajı, Kemal Tahir'in Samim Aşkın müstear ismiyle kaleme aldığı bir "yerli roman". Yazarının alamet-i farikası olmuş diyaloglarla bir oturuşta okunabilecek küçük bir kitap. Bugün Halk Plajı'nı yeniden okurlarla buluşturmak, hem Kemal Tahir'in romancılığını, hem de dönemin yayıncılık dünyasını hatırlamak üzere zevkli bir girişim niteliğinde. Orijinal kapağıyla birlikte sunduğumuz kitabın, bir zamanlar ilk yayımcının garanti ettiği zevkli saatleri bugün de yaşatabilmesi beklentisiyle…
Dile dayanan bir yaratı olan şiir, gücünü dilin sınırsız olanaklarından, bugün bile bütünüyle çözülememiş sırlarından ve kişisel kullanımından alır.
Doğan Aksan, "Halk Şiirimizin Gücü" adlı bu kitabında, şiir dili üzerinde çalışmış bir dilbilimci olarak, halk şiirimizin doruktaki, sevilen, beğenilen ürünleri başta olmak üzere birçok örneğini güçlü kılan yönleri, şiir dili, dilbilim ve anlambilim bakımından ele alıp bu doğrultuda saptadıklarını, gözlem ve yargılarını ortaya koymaktadır.
Halk şiiri, edebiyatımızın bir koludur. Bu edebiyatın kapsamına anonim ürünler, tekke şiiri ve aşık ürünleri girmektedir. Anonim ve tekke şiirlerinin gelişimleri farklı olduğu için halk şiiri teriminden Aşık edebiyatı ürünlerini bir başka deyişle saz şairlerini anlamak daha uygun görünmektedir.
Buna göre halk şiiri; Orta Asya çağından başlayarak günümüze kadar gelen ve Aşık, ozan ismi verilen şairlerce oluş-turulmuş, hece ölçüsüyle özel biçimlerde söylenen şiirdir.
Hijos de la Noche, Gecenin Çocukları derlerdi kendilerine. Çılgın, isyancı, soyguncu, devrimci ve anarşisttiler. Büyük bir düşü vardı onların; her türlü otoriteyi bütün izleriyle ortadan kaldırmak istiyorlardı. Geceyi severlerdi. Ve otuz yıllık canhıraş bir mücadeleden sonra, yıldızlı bir Temmuz gecesi, el bombaları, tabancalar, tüfekler ve dizginsiz bir özgürlük tutkusuyla silahlanmış olarak, otoriteyle nihayi hesaplaşmaya girişmek üzere ayağa kalktılar. Tutsak yaşamın son gecesi olacaktı bu. Çünkü otuzaltı saat sonra İspanya'nın yarısında otoriteyi ortadan kaldıracak ve anarşiyi Barselona'dan Aragon kırlarına kadar yayacaklardı.
(Arka Kapak) .
Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce, Erkan Yücelin başında bulunduğu Halk Tiyatrosu tarafından sahneye konan Deprem ve Zulüm oyununun bugün yayımlanmasının, o günlerde olup bitenleri anlamaya yarayan belgesel bir önemi var.
(Gün Zileli)
Oyunun adı Deprem ve Zulüm oldu. Masa başında Erkan Yücel başta olmak üzere müzikal sözler aradık. Devrimci, siyasi diyaloglar ve montaj noktaları seçtik. Oyunun müziklerini Sarper Özsan besteledi. Kürtçe ağıtları ise Cemil Hoca okudu.
(Şıhali Yalçıner)
Erkanın anlattıklarından etkilendim diyebilirim: Erkan Yücelin kafasında bir tiyatro biçimi vardı ve onu deniyordu. Bunun adı halkla bütünleşen, halkla birlikte yaratılan Halk Tiyatrosu olabilirdi belki. Yine de her ikisinin açısından da (Mert Egemen, Erkan Yücel) bir haklılık vardı ama bu parçalar birleştirilemiyordu. (A. Aydın Doğan)
Adıyla, savaşımıyla bir döneme damgasını vuran bir oyunla yüz yüzesiniz. Tiyatromuzda belki de eşi benzeri olmayacak bir oyun: Deprem ve Zulüm
Birbiriyle aynı ortamda bulunmaya bile tahammül edemeyen, tamamen farklı kişiliklere sahip altı genç kız büyülü bir gecede cadı olduklarını öğrenir... Kehanet, savaşın yakın olduğunu söylemektedir;Seçilmişler olarak Şeytanı yenip dünyayı kurtarmak kaderlerinde yazılı. Ama takım hâlinde çalışmayı öğrenmeleri için önce kendi engellerini aşmalılar.Onları takip eden karanlığa yakalanmamak için acele etmeliler, yoksa her şey için çok geç olabilir!...
Bir kaseti izleyenlerin 7 gün içerisinde nedeni bilinmeyen bir şekilde öldüğü söylentileri kulaktan kulağa dolaşmaktadır.Rachel Keller adlı gazeteci 4 gencin ölmesi üstelik son olarak kuzeninin ölümü üzerine olayı araştırmaya karar verir ve kaseti bizzat izler. İçinde korkunç ama bir o kadar da gizemli görüntüler vardır.Bu deneyimin ardından kendisiyle birlikte oğlunun da hayatı tehlikeye girer.Rachel, arkadaşı Noah’ın yardımını ister. Rachel'ın sadece 7 günü kalmıştır. Rachel bu gizemi çözecek midir? Yoksa o da kasetteki görüntülerden 7 gün sonra insanların ölmesine sebep olan kötücül ruh Samara'nın kurbanı mı olacaktır?
Okuldaki hademenin arabası çalınınca çocuklar, ona yeni bir araba almak için halka çörek yapıp satmaya karar verirler. Çörekler o kadar sevilir ki, çocuklar daha fazlasını satabilmek için bir mektup zinciri kurup yardım isterler. Ancak, çok sayıda kişi çörek göndermeye başlayınca işler karışır. Postayı durdurmak olanaksızdır artık...
dayanışma • ticaret • yardım • okul • mektup zinciri
• aklını kullanma • el emeği