Gün, gezegenlerin bir güneş çevresinde dönmelerinden ortaya çıkmış bir kavramdır. Derin uzayda, alevler içindeki yıldızların ışığından ve sıcaklığından uzakta, sonsuz gecenin krallığı hüküm sürer...
“Kaptan, bu saatte hala uyanık ne yapıyorsunuz?”
Bu sözler Jean-Luc Picard’ı uzayın derinliklerine taşımakta olan narin hava kabarcığını parçaladı. Kaptan boşluktan, uzay gemisinin koruyucu kabuğunun içine geri çekildi. Hemen önündeki pencereye odaklanan gözleri, cama yansıyan silüete odaklandı: güçlü hatlara sahip geniş bir alın, kenarlarda kısacık kesilmiş gri saçlarla vurgulanmış ince bir yüz ve koyu renk delici bakışlara sahip gözler. Camın üzerinde duran ellerinin sıcaklığı uzaya emilmiş, parmakları adeta soğuktan katılaşmıştı. Avuç içlerini soğuk yüzeyden kaldırdı ve gözlem odasına giren kadını karşılamak için arkasını döndü-
“Aynı soruyu ben de size sorabilirim, Dr.Crusher,” dedi Beverly Crusher kaptanın yanına gelerek camdan dışarı baktı. Kaptan ona bakmayı sürdürüyordu.
“İşim gereği, Kaptan. Sizin de bildiğiniz gibi ben bir doktorum. Biz diğer herkesin-hemen hemen herkesin-uykuda olduğu zamanlarda da uyanmak zorunda kalabiliriz.” Esnedi ve eliyle karışık kızıl saçlarını düzeltti. “Sizin bahaneniz nedir, uyku mu tutmadı, yoksa görev gereği mi?”
“Felsefe.” Ancak biraz önce Picard’ı sarmalayan neredeyse mistik duygu kaybolmuştu ve artık yalnız olmayan Picard’ın tekrar o duyguyu yakalamak gibi bir isteği de yoktu. “Sizi uyandıran ciddi bir şey miydi?”