Okuyucularımıza sunduğumuz bu mütevazı kitap, değişik zaman ve mekânlarda bizimle yapılmış olan mülakatları içermektedir.
Konuşulmuş, ve de günü geçmiş bu yazıları bir daha yayınlamanın ne faydası var? diye bir soru haklı olarak sorulabilir. Ne var ki bazı arkadaşların teklifleriyle, on beş senelik bir zaman dilimi içerisinde yapmış olduğumuz bu söyleşileri tekrar gözden geçirdik, ne var ne yok diye. Ve şu kanaate vardık ki, çok az dahi olsa, bazı okuyucularımızın göremediği ve bizce önemli olan hususları, onlara da ulaştırmak, faydadan hâli değil!
Bu kanaate vardıktan sonra da, orjinal hallerini bozmadan, yâni devrik ve gramer kaidelerine uymayan cümleleri dahi değiştirmeden bu konuşmaları bir araya topladık, ve "NELER SORDULAR" adıyla bu kitabı yayınlamaya karar verdik.
Her zaman söylediğimiz gibi, yine de tekrar ediyoruz: Bizim gayemiz, hakkı söylemekten, gerçekleri dile getirmekten başka bir şey değil! Bunu yaparken de her beşer gibi, bizim de hatalarımız olabilir. Fakat biz, hatalarımızı düzeltmeye, her gün İslâm'a daha yakın olmaya talibiz.
Konuşa konuşa anlaşacağız. Allah, biz insanları konuşa konuşa anlaşalım, ve O'nun koymuş olduğu din esaslarına göre bir hayat yaşayalım diye yarattı. Bizim en çok üzerinde hassas
olmamız gereken husus, başkalarının hak ve hürriyetlerine karşı, meşru kanunlar çerçevesi içerisinde, göstereceğimiz saygıdır. "Benim rengim sarı, onun için iyi insanım" diyorsanız, başkasının da, "benim rengim esmer, onun için yiğit insanım" demesine saygılı olacaksınız. Fakat renklere dayalı, ırklara dayalı insan sınıflamaları zarar ve fitne getirdiğinden, Allah, en iyi insanın, Kur'ân kanunlarına göre yaşamını sürdürenlerin olduğunu ferman buyuruyor, insan hak ve hürriyetleri, ancak bu kanunla temin edilebilir.
Ey müslümanlar, hatta ey insanlar, bırakın birbirinizin hak-hukukunu ihlâl etmeyi sarılın Allah'ın emirlerine, kurtulun zalimlerin sömürüsünden!