SUNUŞ:
“Küreselleşme” kavramı, ilk defa yeryüzünün her yanında hayatı etkileyip, belirleyen bir medeniyet anlayışı olarak “insanoğlu”nun karşısında İktisadî, siyasî ve kültürel yönleri olan bu çok boyutlu sürece, karşı ideolojik kuşkular da var. Sanayileşme, kapitalist ekonomi, modernleşme, sekülarizm, liberal demokrasiye dayalı yeni bir siyasî kültür, İktisadî alanda millî devletlerin sonu, devlet dışı ilişki ve iletişim ağları, kompleks ve karşılıklı ticarî bağımlılık, kültürel değer kaymaları ve bu anlayışların yeryüzündeki insanların farkında olmaları. “Küreselleşme” modernleşme sürecinin bir kırılması mı, bir sürekliliği mi?
“Küreselleşme” kavramının isim babası olduğu ileri sürülen sosyolog Ro- land Robertscn’a göre küreselleşme: “Dünyanın sıkıştırılması ve bir bütün olduğu şuurunun artmasıdır.” Tasmanya’da Prof. Malcolm Waters’a göre de küreselleşme “Toplumsal ve kültürel düzenlemeler üzerindeki coğrafya ile ilgili sınırların ortadan kalkma süreci ve insanların da bu sürecin farkında olmalan”dır. Günümüzdeki önceliği; okyanuslar ötesi coğrafî keşifler, Hıristiyanlığın kapitalizmin gelişmesine paralel yaygınlık kazanması, sanayi devrimi, sömürgeci hareketler, bir sanayi mamülünün dünyanın her yanında alınıp / satılması, Avrupa kültürünün evrenselleşmesi, makinanın ezici üstünlüğüne iletişim araçlarının üstünlüğü de katılması sağlanmıştır. Bu evrede mal ve hizmet ticareti, finans piyasaları, özel teşebbüs ve mülkiyet gibi kapitalist kurumlar küresel ölçekte faaliyet göstermekte, mübadeleler gerçekleşmekte, millî devletler milletler arası kapitalizmin pençesine düşmektedir. “Küreselleşme” modernlikten kopuş olmayıp, süreklilik arzeden ileri bir modernleşmedir. Liberal / kapitalist / demokratik sistemin tüm dünyaya egemen olmaya başlaması yeni anlayış ve kavramları da beraberinde getirdi: İnsan haklan, sivil toplum, sekülarizm, ferde öncelik ve refah.