“Bugün gene şâirliğim, o hâlim var. Saat ondan üçe kadar şiir yazdım. ‘Hanımeli’, gönülden sevdiğim bu çiçeği ikinci def’adır ki inşad ediyorum kabrime dikilmesi temennisini tekrarladım. Acaba kimsenin hatırına gelecek mi?..”
Şair Nigâr, Osmanlı’nın son yıllarında yaşamış, döneminin yarattığı en verimli, en özgün şairlerden biri. Fakat ne yazık ki çoğu eseri günümüz Türkçesine, hatta Latin alfabesine dahi çevrilmedi. Bu yazı, hakkında yazılan diğer parçalar gibi; değerinin anlaşılması, hatta gözden göze yayılarak “eserlerinin basılmasının sağlanması” amacıyla kaleme alındı.
Nigâr Hanım’ın küçük oğlu Salih Keramet Nigâr, şaire ait belgeleri, defterleri ve müsveddeleri çeşitli kurumlara bağışlamış (Aşiyan Müzesi, Darüşşafaka, Milli Kütüphane, Topkapı Sarayı Müzesi vs) 1959 tarihli bu kitap, Şair Nigâr’ın ölümünün 40. yılında, defterlerinden ve günlüklerinden seçilmiş bir kısım parçalar içeriyor. Aslında Nigâr Hanım’ın vasiyeti; defterlerin ölümünden 50 yıl sonra açılmasıymış. Ancak varislerin izniyle, bir kısım genel parçalar ve hayatının önemli noktalarına ışık tutan kimi kısımlar derlenerek basılabilmiş. İyi de olmuş çünkü ölümünün 100. yılına gireceğimiz şu günlerde, 1998 yılında İletişim Yayınları tarafından basılmış, Nazan Bekiroğlu’nun Şair Nigâr Hanım kitabı dışında elle tutulur bir çalışma yok. Yirmi senelik bu çalışmanın baskısına ulaşmak da hayli zor.
Hâlbuki kapanan bir devrin, büsbütün değişen bir coğrafyanın kadınıdır Şair Nigâr, devrimin getireceği yeniliklerin tüm sancısını yaşamış batılılaşma sürecinin anlatımında mükemmel bir özet olmuştur hayatı. Hali vakti yerinde bir ailenin 'Osmanlı Kadını' olarak yetiştirilmiş, içinde girdiği, hatta yarattığı sanat camiasıyla Batı’nın fikirlerini benimsemiş, Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde saltanat hayatının içine girmiştir. Uçurumun, sanatın, savaşın, aşkın, dostluğun ve daha birçok konunun ikiyüzlülüğüne şahitlik etmiştir yaşamı. Altmış iki yaşında Tifüs’ten yaşamını yitirdiğinde, ünü Avrupa’ya yayılmış, adı, Osmanlı’nın en önemli şairleri arasında anılmaya başlanmıştır.
Bu yazı, 1959 tarihli Hayatım’ın Hikâyesi kitabını kaynak alıyor. Tabii, o yıllarda, yayınlanmasında “sakınca görülen” birçok önemli ayrıntı atlanmış. Mesela, Nigâr Hanım’ın meşhur Salı Toplantılarına ait hiçbir şey yok. Hâlbuki Nişantaşı’nda gerçekleşen bu toplantılara Süleyman Nazif, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin, Bestekar Leyla Hanım ve Pierre Loti gibi isimler katılırdı. Tanzimat Ferman’ından da önceye dayanan bu toplantılar, haremlik-selamlık Osmanlı için, sanatın özgürce gerçekleştiği, konuşulduğu en önemli yerlerden biridir. İşte bunun gibi eksiklikleri var bu yazının. Özellikle konu günlük olunca; tamamını okumakla, seçilmiş-kesilmiş birkaç parçayı okumanın arasındaki farkı, Nilgün Marmara ile alakadar olmuş kimseler bilirler. Olayların geçtiği tarihler ile günlüğe düşüldüğü tarihler arasında zaman zaman ciddi farklar olduğundan, tarihleri de yazıya karıştırmamaya çalıştım. Şimdi kronolojik sırayla ve pek çok alıntıyla; -Alınlarının kara yazısı benimkini andıran bahtsızlarımıza- ithafıyla başlayan Şair Nigâr: Hayatımın Hikâyesi kitabını, tüm eserleri pek yakında yayınlanır temennisiyle, anlatmaya başlıyorum: