Konusu:
Çaylak avukat Jessica Ford, çalıştığı tanınmış hukuk şirketinin en büyük ortağı olan patronu John Davenport’tan gelen telefona yanıt verdiğinde, patronunun epeyce sarhoş olduğunu anlamakta gecikmez. Davenport, Jess’ten şahsi avukatlığını yaptığı First Lady Annette Cooper’la Washington D.C.’deki bir otelde buluşmasını istemektedir. Jess heyecanlanır: Bu önemli görevin patronunun güvenini kazandığı ve daha büyük işler üstlenme yolunda olduğu anlamına geldiğini düşünür. Ama ne yazık ki, büyük her zaman iyi demek değildir.
Jess gecenin geç bir vaktinde Annette Cooper’la buluşmuş, soluğu bir arabanın arka koltuğunda almış ve karanlıkta hızla yol almaya başlamış olması dışında pek fazla şey hatırlamamaktadır. Bildiği tek şey aracın yolda ilerlerken kaza yaptığı ve First Lady de dahil olmak üzere araçta bulunan üç kişinin öldüğüdür. Ağır yaralanan Jess, tüm dünyanın trajik bir kaza olarak gördüğü bu olaydan sağ çıkan tek kişidir.
Kazaya neden olan olaylar hakkında hiçbir şey hatırlamasa da Jess’i huzursuz eden bir soru vardır: Gerçekten de bu bir kaza mıdır? Olayla ilgilenen Gizli Servis ajanı Mark Ryan, Jess’in bir şeyler sakladığı fikrine kapılır. Şüpheleri artarken, Jess’in dünyası yerle bir olmaya başlar. Önce, hastanede acımasız bir saldırıya uğrar ve hayatını zor kurtarır. Sonra patronu şüpheli bir şekilde ölür. Hatta First Lady’nin son birkaç saati hakkında bilgiye sahip olan herkes ölmeye başlar. Ve derken Jess anlar: O geceyi hatırlarsa, o da ölecektir.
First Lady’nin ölümünün bir kaza olmadığından emin olan Jess’in sığınabileceği tek kişi, artık Mark Ryan’dır…