Konusu:
Dünyaca ünlü Danimarkalı eşsiz masal ustası Andersen’den
unutulmaz bir masal: Parmakkız...
“İşte sana bir arpa tanesi! Bu arpa tanesi köylünün tarlalarında biten ve tavuklara yem olan öteki arpalara benzemez. Bunu bir çiçek saksısına ekiver,
sonrasını görürsün.”
Bunlar, çocuk sahibi olmak isteyen bir kadına büyücünün ettiği sözlerdir. Kadın, büyücünün dediğini yapar ve böylece çocuk sahibi olur. Ama bu çocuk başka
çocuklara benzememektedir: Miniminnacık bir kızdır.
Bu sevimli kız bir gece, ceviz kabuğundan yatağında uyurken pencereden içeri giren bir kurbağa tarafından kaçırılır. Sonra Parmakkız’ın başından birçok
macera geçer.
Tahsin Yücel’in çevirisi, Buket Topakoğlu’nun resimleriyle...
“Parmakkız birçok yerlerden geçti. Çalılıklardaki kuşlar onu gördüler mi ‘Aman ne güzel bir küçük hanım!’ diye ötüyorlardı. Yaprak onu gittikçe daha uzaklara
götürdü. Gerçek bir yolculuk yaptırttı ona. Bu arada çevresinde çok güzel bir ak kelebek uçmaya başladı, en sonunda yaprağın üzerine konuverdi. Parmakkız’a
bakmaya doyamıyordu. Parmakkız çirkin kurbağadan kurtulduğu için çok mutluydu, doğanın güzelliği, güneşin altın gibi parlattığı derenin görünümü sevincini
bir kat daha artırıyordu. Kuşağını çıkardı, bir ucunu kelebeğe, bir ucunu da yaprağa bağladı. Böylece daha da çabuk ilerledi.”