Konusu:
Yazıları, “Sürgün Ruhun Rüya Defteri”(2006) ve “Gecelerin En Güzeli”(2007) romanlarıyla tanıdığımız “Önceki Çağın Akşamüstü” romanında devrimler ve yenilgilerle dolu bir yüzyılın düşlerini canlandırıyor. Çin ve Almanya, Rusya ve Arjantin gibi özgürlük türkülerinin yüksek sesle söylendiği ülkelerde dolaşan, yeni bir dünya arayanların dramını Türkiye devrimci mücadelesinin yakın dönem aktörlerinin trajedisiyle birleştiren, hüzünlü ve sevimli bir hikaye bu.
Büyük acılara, hep yüksek bedellere mal olmuş devrimci yaşamı incelikle ama naifliğe düşmeden, içeriden eleştirel bir tonla ama nihayet devrimi ve daha önemlisi hayatı savunarak kaleme almış Oyal. Devrimci olmanın görece kolay, devrimci kalmanın nasıl da zor olduğunu bir iç hesaplaşma sürecinde izliyoruz: Anlıyoruz ki vicdan, bir devrimcinin asla teslim etmemesi gereken şeyidir ve her türden zorluk içinde bile gülebiliyorsak umut var demektir. Devrim, işte böyle sevilmelidir…
“Önceki Çağın Akşamüstü” gündelik politika pratiklerinin, açmazlarının, insani sıkıntılarının ve dertlerinin egemenlerin yüzeysel eleştirilerinin dilini kullanmadan da işlenebileceğinin güzel bir örneği.